Her kadın güçlüdür
Star TV’nin yeni dizisi “Kalbim Dört Mesim”le ekranlara dönen Ayça Varlıer’le buluştuk; yeni dizisini, çıkacak albümünü ve “Hayatımın dönüm noktalarından biri” dediği “Leyla’nın Evi” oyununu konuştuk.
“Kalbim Dört Mevsim”de Merve Oflaz’la iki kardeşi canlandıracaksınız. Bir tiyatrocu olarak, Merve Hanım’ın oyunculuğunu nasıl buldunuz?
- Tabii ki bu işlerde çok yeni. Fakat bildiğim kadarıyla Laçin Ceylan’dan özel ders alıyordu. Çok da yetenekli, çalışkan ve azimli. Bu özelliklerin bir araya gelmesi, oyuncu olma ihtimalini yükseltiyor. Açıkçası tanımıyordum ilk başta, adını duyunca ne alaka dedim ama şaşırttı beni. Çok sevdim Merve’yi.
Peki canlandırdığınız Buket karakterinden biraz söz eder misiniz?
- Buket, 22 yıldır babasına küs olan bir kadın... Çünkü annesinin ölümünden onu sorumlu tutuyor. Aileden kopmuş, yatılı okullarda büyümüş. Çok güçlü bir kadın. Bir müsteşarın sağ kolu.
Buket’in fotoğrafları basına yansıdı. Sanırım bu karakter bir hastalıkla savaşmak zorunda kalıyor...
- Evet, çağımızın hastalığına yakalanıyor ve abandone oluyor. Bölümlerle ilgili çok açık vermek istemiyorum ama hastalık dışında başka durumlarla da karşılaşıyor. Çok güçlü bir kadın olan Buket aslında içten içe çok kırılgan ve duygusal. ılk bölümde bazı darbeler alıyor, ondan sonra hikaye gelişiyor.
ANAERKİL TOPLUMA DOĞRU GİDİYORUZ
Dram dozu epey yüksek bir dizi olacak sanki, yanılıyor muyum?
- Ama bizim dizide ajitasyon ve melodram yok. Sonuçta bu tip olaylar herkesin başına gelebilir, bu konular da her filmde, dizide, romanda işlenir. Önemli olan o konuyu nasıl işlediğiniz.
Projeye çok güvendiğiniz belli. Bu diziyi diğerlerinden farklı kılan nedir sizce?
- Sıkılmadan okuduğum bir senaryosu var, çok akıcı. Bir de dram hikayeleri bir süre sonra baygınlık geçirtir ya, hep aynı klişeler olur çünkü... Bu senaryoda klişeler çok farklı bir dille anlatılıyor, Ali Ulvi’nin çok güzel bir dili var. Ayrıca bizim dizide yan karakterler de önem taşıyor.
Dizide hep Buket gibi güçlü kadın profilleriyle mi karşılaşacağız?
- Güçlü kadınların aslında içlerinde nasıl fırtınalar koptuğunu, kırılganlıklarını, iç çatışmalarını görecek seyirci. Zaten her kadın güçlüdür. Ben erkeklerden çok daha güçlü olduğumuza inanıyorum. Güçlü olabilmek için de bazı savaşları vermemiz gerekiyor. Yeri geliyor erkek kimliğine bürünüyorsunuz, yeri geliyor boşanıyorsunuz, hem anne hem baba oluyorsunuz. Evi geçindiriyorsunuz. Daha anaerkil bir topluma doğru gidiyoruz. Çalışmasa da evini idare eden, çekip çeviren yine güçlü kadınlar. Buket de yaşadığı her olayla üzerinden bir kabuğu daha atıyor. ıç hesaplaşmalar yaşıyor.
ŞARKILARIMA YAZIK OLSUN İSTEMİYORUM
Sizin oyunculuk yanında müzisyen kimliğiniz de var, sahneye çıkıyorsunuz. Peki albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz?
- Evet, konserler yapmaya çalışıyorum, gece kulüplerinde söylüyorum. Albüme gelince, bitmek bilmeyen bir projem var açıkçası.
Ne zamandır gündemde bu proje?
- Üç sene oldu. Tohumlarını esasında altı sene önce attık ama farklı bir stratejiyle ilerlemek istediğim için hâlâ beklemede.
Nasıl bir strateji?
- Şu an albümden ziyade bir single’la çıkmak niyetindeyim. Albüm yapmak zor iş. Bir de benim albümümde her şey canlı çalındı. şarkılara yazık olsun istemiyorum.
Ne tarz müzik yapıyorsunuz?
- Popüler müzik değil benimki, özgün bir müzik... Kendine özgün bir tarzı var. O yüzden de satış rekorları kırma gibi bir durumu olmaz. ıçimizden geldiği gibi bir iş yaptık.
Albümünüzde size ait besteler de var mı?
- Evet, iki parçam var. Genelde besteyi ben yapıyorum, sözleri başkaları yazıyor zaten...
Müzik ve oyunculuk... Hangisi daha ağır basıyor? Bir ayrım yapabiliyor musunuz?
- Yapamıyorum çünkü ikisine de aynı yaşta, aynı dönemde başladım. Müzikal tiyatro eğitimi gördüm. şanslıyım ki bunun eğitimini alabildim. Zaten 27 yaşına kadar okudum, work shop’lara gittim. Yani kendime çok yatırım yaptım, o açıdan şanslıyım. Bu iki alan hep birbirini besliyor. Ayda bir kere olsa bile konserimi veriyorum.
SAHNEYE ONUR İÇİN ÇIKIYORUM
Bu arada “Leyla’nın Evi” oyununuz devam ediyor. O oyunla yanlış hatırlamıyorsam dört de ödül aldınız....
- Evet devam ediyor, 200’e yakın oyun oynadık. “Leyla’nın Evi” her anlamda hayatımdaki dönüm noktalarından biri. Çok acılar ve mutluluklar yaşadığım bir proje. Her kesimden seyircimiz var, çok mutluyuz. Keşke hiç bitmese diyorum... Hamburg’da Avrupa galamız oldu, bundan sonra Avrupa turnesine de gideceğiz gibi görünüyor. Ödüllere gelince, çok önemli ödüllerdi. Benim için müthiş bir motivasyon, bundan sonraki projeler için de bir çıtadır onlar. Ama ben orada tek başıma oynamıyorum. Salonumuz hep doluyorsa, bu oyunun başarısıdır. O yüzden ödülleri hep ekip arkdaşlarım adına aldım, özellikle de Onur Bayraktar için. Bir seneyi devirdik ölümünden sonra, hâlâ sahneye onun için çıkıyorum. Atlattık gibi gözüküyor ama acımız hâlâ taze.